Bu sefer bol denize girmeli az gezmeli bir ada turunu hakettik. Hedefimiz en turistik Yunan adalarından Rodos. Rodos merkezden Lindos’a geçiş yaptığımız yolculuğumuz Marmaris Limanı’ndan başlıyor. Bu limanın en kötü tarafıysa yakınında arabanızı parkedebileceğiniz bir yerin olmayışı. Dolayısıyla Rodos yolculuğumuz 75 TL’lik otopark ücretiyle başlıyor. (günlük 15 TL) Çeşme, Kuşadası ve Ayvalık limanları şehrin merkezinde olduğundan çevresinde arabanızı ücretsiz olarak bırakabileceğiniz pek çok park alanı mevcutken Marmaris’te yol kenarı, cadde arası parka uygun değil. Yani öncelikli planınız araba parkı olsun;) Marmaris’ten 1 saat süren feribot yolculuğu sonrasında Rodos’tayız ve pasaport kontrollerinden 10 dakika gibi rekor bir sürede geçiyoruz. Limanın hemen karşısında bulunan rent a car’lardan arabamızı günlük 40 euro’ya kiraladık. Sakız’da bu fiyat 30 euro civarındaydı ancak Rodos’ta yüksek sezon ve kalabalık yüzünden daha düşük bir fiyat yakalayamadık.

Rodos

Rodos şimdiye kadar gördüğümüz diğer adalara nazaran Türk potansiyelinin en düşük olduğu ada gibi geldi bana ya da çok fazla turist olduğundan araya karışıyoruz. Sakız zaten tamamen Türk diyebiliriz ama Midilli ve Samos’ta da turizmi Türkler ayakta tutuyor gibi görünüyordu. Yine Türkçe menüler, Türkçe konuşan satıcılar var korkmayın:D

Rodos Kanuni Sultan Süleyman Camisi

Rodos Çarşısı Marmaris’ten çok farklı değil. Turist kalabalığı, hanutçuluk (en sevdiğim), bangır bangır müzik yani ne ararsanız var:) Ara sokaklara kaçtıkça durum düzeliyor.

UNESCO’nun tarih mirası listesindeki Rodos Old Town gerçekten büyüleyici ve çok iyi korunmuş durumda. Tapınak Şovalyeleri tarafından inşa edilen kale ve mahalle çok iyi neredeyse hiç bozulmadan günümüze gelmiş. Ne yalan söyleyeyim Rodos bana Antalya Kaleiçi’nin çocukluğumdaki halini hatırlattı. Ben çocukken Kaleiçi küçük aile pansiyonlarıyla doluydu. Hafta sonları Antalya kaçamaklarında bu pansiyonların bahçelerinde çok keyifli vakit geçirdiğimizi hatırlıyorum. Sonra Antalya merkezi hızla bozuldu ve Kaleiçi’nde köhne mekanlar türedi.

Rodos’un ara sokaklarında kaybolduğunuzda büyüleyici bahçeler, şahane avlular sizi bekliyor olacak. Yani kalabalık merkezden kaçıp ara sokakları turlamayı sakın es geçmeyin. Fotoğraf çekmek için şahane hazineler var buralarda.

Rodos merkezde kalacağımız ilk iki geceyi eski şehrin ara sokaklarındaki Kristina’s Rooms’da geçirdik. Muhteşem bir avlusu ve terası bulunan bu pansiyonun apart gibi planlanmış çok küçük odaları var. Burası uygun fiyatlı iyi bir alternatif. Her Yunan Adası’nda olduğu gibi sahipleri çok sıcakkanlı ve ilgili. Odalar temiz, bahçe muhteşem. Yani bence tamamdır:)

Bu arada Rodos’un püfür püfür esen bir havası var ama yüksek kale surlarından dolayı bazı bölgeler çok sıcak olabiliyor. Kaldığımız yer gece, gündüz çok ferah bir lokasyondaydı.

Rodos diğer adalara göre oldukça kalabalık. Şehrin içinde hem alışveriş hem de yeme içme anlamında çok fazla alternatif var. Yani illa uzo sofrası kurmanız gerekmiyor;)

Lindos

Lindos’un en meşhur şeyi maalesef Akropolis’e 6 euro’ya turist taşıyan eşekleri. Eşek istasyonuyla sizi karşılayan Lindos, beyaz ama sıcak sokaklarıyla biraz bunaltıcı olabilir. Şehrin tepesindeki Akropolis eşsiz görünse de çıkmak için hava fazla sıcaktı, bu yüzden aşağıdan izlemeyi tercih ettik.  Biz 2 gece Lindos’ta Vassos Apartments’da kaldık. Adından da anlayabileceğiniz gibi burası apart bir daire, eksiksiz ve genişti. Özellikle önermem ama biz fiyatı düşük ve notu yüksek olduğundan tercih ettik. Burada bizi yine aşırı rahatlığıyla bir Yunan klasiği karşıladı. “Anahtar içeride siz girin yerleşin, ben geleceğim” ile başlayan süreç, artık benim “gelip alın şu parayı gideceğiz bakın” dememle sona erdi. Yani parayı bile zorla verdik, işte rahatlık dediğin budur. Seviyorum sizi;) Vassos’un en önemli avantajı odamızın ilk katta olmasına rağmen serin olmasıydı. Lindos yamaçta olmasına rağmen yüksek duvarlar arasında oldukça basık bir havası var. Biz ilk gece duvarların sıcaklığı arasında fenalık geçirdik. Şehir teras restoranlardan oluşuyor desem yeridir. Ancak bu restoranların geneli şarap restoranı. Yani geleneksel Yunan lezzetleri yerine makarnadan ete kadar çok fazla çeşit sunan şık restoranlar. Genel olarak fiyatlar Rodos ortalamasının 3-4 euro üstünde (porsiyon başına) Ama ouzo ve meze çeşidi bulmakta zorlanacağınız bir adres.

2 gece burası için çok fazla çünkü merkez çok küçük ve sokaklar çok basık. Benim yıldızım Lindos’la pek barışmadı ama bir gece kalıp Akropolis manzaralı yemek yemek güzel olabilir.

Plajlar

Elli Beach

Rodos’un merkezindeki büyük plaj. Elli Beach’in batı tarafı “Windy” yani rüzgarlı plaj olarak geçiyor. Çok ciddi bir rüzgar olduğundan bu tarafta oldukça az insan var. Rahat rahat güneşleneyim diyenler için ideal diyebilirim.

Doğu tarafıysa iğne atsan yere düşmeyecek türden. Tüm plaj şezlong ve şemsiyelerle kuşatılmış durumda. 2 şezlong+1 şemsiye fiyatı 10 euro. Bu tüm Rodos plajları için sabit fiyat bu arada. Uzun kum plajdan yine kum bir denizi var. Deniz çok soğuk değil, hele bizim gibi Çeşme’nin soğuk sularına alışkınsanız gayet ılık gelir. Biz öğlen saatlerinde zor yer bulduk. Mümkünse erken gidin. Ama şezlong ve şemsiye derdiniz yoksa yine tüm Yunan Adaları’nda olduğu gibi plaj sizin istediğiniz yere kurulun. “Hemşerim burada oturamazsın” diyen hırbolar veya bakışlarıyla sizi yiyen görgüsüzler yok yani;)

Elli Beach’de tesis eksikliği var ama çocukluğumuzdaki gibi plajda buzlukla gezen abiler var. Ürün çeşitliliği bizde olmayan Bacardi Breezer’a kadar uzanıyor. Buzlu meyve satanlar da var ama bir mısırcı yok mesela. (Biz de sizin gibi satsak mı acaba diye düşündük)

Anthony Quinn

Rodos’un en meşhuru desem yeridir sanırım. İsmini, ünlü oyuncu Anthony Quinn’in burayı görünce çok sevip müdavimi olmasından alan koy, kapalı ve kayalık bir yapıda. Arka tarafıysa ormanlık. Yamaç çok dik olduğundan ağaç altında oturma hayali kurmasanız iyi olur;) Çok meşhur olduğu için bir o kadar da kalabalık tabii.

Yine şezlong ve şemsiye kiralanabiliyor ve fiyat aynı. Üst kısmındaysa bir tesis var ama beklentinizi yükseltmeyin. En azından Samos’ta ve Midilli’deki gibi salaş ama lezzetli bir mekan hayali kurmayın. Burası ekmek arası sandviç, kızartma, bira, meşrubat tadında geçiştirmelik bir tesis. Buraya pek yakışmamış bence. Bence yanınıza atıştırmalıklarınızı alıp içecekler için tesisi kullanmanız daha mantıklı.

Neyse bu koyun beni büyüleyen tarafına geçeyim. Bu kadar kalabalık ve kapalı bir koyun bizim ülkemizde bu kadar berrak kalma şansı maalesef yok:( Farkındaysanız koya giren çıkan tekneleri saymadım bile. Yine erken gelmeniz gereken koy benim 1 numaram olmasa da görülmeye değer.

Ladiko

Anthony Quinn koyunun hemen arkasında bulunan Ladiko’ya biz sadece yukarıdan göz attık. Burası da çok kalabalık olmasına rağmen çok berrak görünüyordu. Siz girdiyseniz yazın bakalım su nasıldı?

St. Paul’s Bay (Agios Pavlos)

Lindos Akropolisi’nden çekilmiş yukarıdaki fotoğrafı gördüğüm ilk an gitmeye karar verdiğim St Paul’s Bay, arabadan indiğimizde bile büyüleyici görünüyordu. Bu koyun güzelliğine güzellik katan şeyse Tambakio Restoran oldu bizim için. Yine popüler bir koydayız ama erken saatlerde gidip şezlonglarımıza kurulduk. Mekan daha şık ama fiyat aynı 10 euro. Ön sıra 15 euro, localar ise 25 euro bu arada. Koya ismini veren St. Paul için yapılan minik kilise de buraya ayrı bir hava katıyor.

Biz burada tesis olduğunu okuduğumuz için koya 10:30 gibi aç gittik ama restoran ve servis 12’de başladığından biraz aç kaldık:) Bu arada frappelerimizi içip denize girdik. Oldukça dar ve kapalı bir koydayız ama insan ve tekne kalabalığına rağmen su ve plaj yine tertemiz. Biz çöp mevzusunu çözmeden bu ülkede rahat edemeyeceğiz orası kesin.

Gitmeden Tambakio’da kokteyl de içtik. Mojito ve Pina Colada 7.5 euro idi ve ikisi de güzeldi. Bu arada şezlonglara da servis var ama farklı bir menüyle servis geliyor.

Lindos Plajı

Biz tatilin 2 gecesini Lindos’ta geçirdik. Lindos, hem St Paul’s koyuna hem de Lindos plajına yakın (doğal olarak) Lindos Plajı Çeşme’deki Altınkum Plajı’na benziyor. İnce kum plaj ve oldukça sığ bir denizi var. Hatta derinleşmesi için baya açılmanız lazım. Çocuklu aileler için bu durum çok avantajlı. Bir de bizim gibi çimmeyi sevenler için:)

Lindos kumsalı çok büyük yine şezlong ve şemsiyelerin olduğu plajlardan. Biz akşamüstü saatlerinde gidip ağaç gölgesinde serinleyip denize girdik. Su sıcak ve keyifliydi. Bu arada büyük plajın hemen karşısında küçük bir plaj daha var.

Yeme-içme

Sanırım Yunan Adaları’na lezzetli deniz ürünü yeme hayaliyle gidiyoruz. Kalamar, ahtopot, taze mezeler ve tabii ki ouzo. Rodos’ta 2 gün, Lindos’ta 2 gün geçirince bu çarkın dışına çıkıp adanın şaraplarını tadıp burger bile yedik. Şimdiye kadar gittiğimiz Yunan Adaları arasında ( Sakız, Samos, Midilli ) benim en beğendiğimiz restoran mezeleri, deniz ürünleri ve ev sahipliğiyle Midilli’deki The Octapus gibi görünüyor. Küçük adalardaki salaş ama lezzetli tavernaları daha çok seviyorum ben. Rodos’ta o tadı pek alamadım ama İşte Rodos’ta uğradıklarımız:

The Sea Star

Rodos’taki ilk gecemizde öylesine araştırmadan oturmaya karar verdik. Neden mi? Çünkü ben Yunan Adaları’nda kötü mezeler, küçük porsiyonlar, pörsümüş salatalar falan görmedim de o yüzden. Bunlar bizim ülkemizin saklı güzellikleri sanırım. Neyse iğneleme yapmadan buradaki favorimize geçeyim: güneşte kurutulmuş ahtopot ızgara çok güzeldi. Kalamar kızartma sınıfta kaldı. Diğer mezeler taze ve güzeldi işte. Ouzo olarak yine Barbayanni içtik (yamas!)

Tambakio Restoran

St Paul’s Bay’e giderseniz zaten uğrayacağınız Tambakio’yu ben çok beğendim. Dekorasyonundan sunumlarına kadar her şey şahaneydi. Tambakio’da deniz ürünlerine girmeden bir Akdeniz sofrası kurduk. Yunan Salatası, Közlenmiş patlıcan salatası, ev patates kızartması ve pita ekmeği istedik. Hepsi birbirinden enfes ve çok keyifliydi. Hizmetinin karşılığını sonuna kadar hakeden mekanlarda para harcamaktan hiç gocunmam kaldı ki bu mekanlar bizim ülkemize göre çok uygun fiyatlı. Lütfen karşılaştırmalarınızı kur farkına göre değil o ülkenin para birimine göre yapın. Bir de biz de zeytinyağı üretiyoruz ama bizim yağlar hiç böyle lezzetli değil onu napıcaz? Aslında bu eleştiri tüm yiyecekler için geçerli. Bizdeki Çoban Salata orada Greek Salad ama bizdekinin 10 katı falan daha lezzetli. Yaşasın Akdeniz mutfağı;)

Koozina

Instagram’dan gelen önerilerle radarımıza giren bir şarap restoranı diyebilirim. Hedefimizde ilk olarak Tamam Restoran vardı ama kuyruk beklemek pek tarzımız değil:) o yüzden hemen Koozina’ya oturduk.

Şahane bir avakado pesto soslu makarna yedim ama porsiyon biraz küçüktü. Yine restoranın kendi yapımı olan şarabı tadalım dedik ama keşke alkol oranını falan sorsaymışız. Tadımı keyif vermese de kafa yapma oranıyla bizden tam not aldı. Bir karafla çarpılmak bize yakışmadı Eser:)

The Union

Rodos kale içinden çıkıp gezinirken The Union’ı gördük. Barın dekorasyonu muhteşem ve ara sokakta olduğu için oldukça sakin görünüyordu. Gece yemekten sonra kokteyl içmeye geldiğimizde de ışıklandırma ve ortam çok güzeldi ama kokteyllerimiz şeker bombası olarak servis edildi. Gelirseniz bira gibi risksiz seçimler yapın kısacası.  Bu arada house müzik listelerini de çok beğendim.

Acropolis Roof Garden Restaurant

Aslında mutlu değiliz, sıcaktan ne yaptığımızı bilemediğimizden gülümsemişiz:)

Lindos’ta biraz gezip fiyatlara baktıktan sonra sıkılıp girdiğimiz Acropolis eşsiz bir deneyim olmasa da lezzetliydi. Makarna, tavuk şiş gibi vizyonsuz seçimlerimizi beyaz ev şarabıyla taçlandırdık. Çok övülen Akropolis’in tersten manzarasının gerçekten muhteşem mi yoksa saçma mı olduğunu konuşurken diğer teras restoranları da izleyebilirsiniz. Sıcaktan fenalık geçirdiğimiz için (terastayız ama hiç esmiyor) yedik ve kaçtık.

Dimitris Garden Restaurant

İlk gün sıcaktan bunalınca Lindos’taki ikinci gece “serin yer olsun bizim olsun” mantığıyla oturduğumuz Dimitris’in eşsiz olan tek şeyi Lindos manzarası. Ferah ferah oturmak istiyorum birkaç mezeyle ouzo içsem yeter derseniz fiyatları Lindos ortalamasına göre uygun. Kısacası yaşasın tatil!

Boston Burger

Son gün dönüş yolunda katamarana binmeden burger manyağı Eser’in isteğiyle uğradık. Beklentiniz çok yüksek olmasın, büyük şehirlerde bundan çok daha güzelleri yapılıyor artık ama canınız burger çekerse gidin yiyin.

Gel Blu

Lindos sokakları o kadar sıcak ki insan klimalı mekanlara doğru resmen çekiliyor. Biz de dondurmacı Gel Blu’ya öyle çekildik işte. Dondurma güzeldi ama yine muhteşem değildi. Biz yemedik ama ev yapımı tatlılarda gözüm kaldı, aklınızda bulunsun.

Bu da bitti Eser, “şimdi nereye?”

4 YORUMLAR

Eser the passenger için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz