Genelde en geç keşfettiğin yerler burnunun dibindekiler oluyor. Yıllardır (abartmıyorum gerçekten) yapılan planlardan sonra bir bahar sabahı kendimizi Bergama’ya atmayı başardık. İçimizde yine “çok geç kaldık, keşke daha önce gelseydik” hissiyle gezmeye başladık. Bu sefer rehberimiz sağlam olunca sırtımızı çocukluğu buralarda geçen Kerem’e dayadık ve herhangi bir ön araştırma yapmadık. Bergama mutlaka görmeniz gereken bir yer, hele İzmir’de yaşıyorsanız mutlaka görmeniz gerek.

Bergama denilince aklınıza ilk tulum peyniri geliyordur diye düşünüyorum. Bergama’da güzel bir sabah başlangıcı mandıra kahvaltısından geçiyor. Sizi kahvaltısıyla çocukluğunuza döndürecek yer ise Yenigün olacak. Kahvaltıda sıcak süt içmeyeli kaç yıl olmuştu bilmiyorum. Buranın sahibi 90’larındaki Eşref Amca halen işinin başında, çocuklarıyla servis yapmaya devam ediyor.

Yenigün’de Mandıra Kahvaltısı

Yenigün’de çok basit bir kahvaltı seçeneği sizi bekliyor. Sade ama lezzetli bir kahvaltı için buraya mutlaka uğrayın. Bergama tulumunun, mandıra kaymağının, balın ve ılık sütün keyfini çıkartın. Eğer 35 çeşit serpme kahvaltı sevenlerdenseniz lütfen buradan uzak durun. Hazır konusu açılmışken bizim ülkemizdeki kahvaltı çılgınlığının nereye gittiğini anlayan varsa bana da anlatabilir mi? Ne zamandan beri köy kahvaltısı 35 çeşit anlamsız tabaktan oluşan bir israf kültürüne dönüştü. Simitle peynirle edilen sade kahvaltılara ne oldu? Neyse benim için kahvaltı işte bu kadar olmalı. Herkesin yiyebileceği miktarda, az ama öz.

Kahvaltıcının hemen arkasında Bergama’nın tarihi köprülerinden biri sizi bekliyor. Tam fotoğraflık bir nokta burası, mutlaka değerlendirin.

Kale Mahallesi

Kahvaltı sonrası eski Bergama sokaklarında tura çıkıyoruz. Mübadele döneminde evlerini terketmek zorunda kalan Rumların eski evleriyle bezeli Kale Mahallesi’nde bolca fotoğraf çekme garantisi veriyorum. Özellikle renkleriyle sizi hipnotize edecek mahalle çok keyifli. Bu sırada antikacıları gezip, eskilere göz atıp alışveriş yapabilirsiniz. Aynı bölgede sizi Kızıl Avlu karşılayacak.

Kızıl Avlu

Roma İmparatoru Hadrianus zamanında (MS 117-138) Mısır tanrılarına ithaf edilen Kızıl Avlu, Erken Bizans Dönemi’nde kiliseye Osmanlı döneminde de camiye dönüştürülmüş. Yani Kızıl Avlu çok tanrılı Antik Çağ inanışları yanında üç ilahi dine de ev sahipliği yapmış. Devasa boyutuyla kentin en göz alıcı yapılarından biri olduğundan gözden kaçırmanız imkansız.

Pergamon Antik Kenti

Rotamızı Pergamon Antik Kenti’ne çevirdiğimizde 2 seçeneğimiz var. Antik kente 20 TL vererek teleferikle çıkabileceğimiz gibi arka yoldan arabamızla da ulaşabiliyoruz. Araç yolunun da oldukça keyifli olduğunu söylemem lazım. Ancak teleferik binasını görünce şok olmayın. Böyle tarihi bir alana uygun gördüğünüz devasa, aşırı modern yapı için yetkilileri buradan kutlamak istiyorum. Gerçekten görünce gözlerim kanadı.

Antik kente müze kartınızla ücretsiz girebiliyorsunuz. Bildiğiniz gibi İş Bankası kartları müze kart olarak kullanılabiliyor. Ancak benim gibi müze kartınız yoksa giriş 25 TL. Bunun yerine 50 TL vererek bir sene geçerli müze kart almanız çok daha mantıklı. Çünkü Bergama’da giriş ücreti vereceğiniz birden fazla tarihi alan mevcut.

Pergamon Antik Kenti girişinde yerinde yeller esen Zeus Sunağı sizi karşılayacak. Bilmeyenler için Zeus Sunağı Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde bulunuyor. Ancak biz geçen sene gittiğimizde sunak ziyarete kapalıydı ve 2025’e kadar kapalı olacağı yazıyordu. Çok üzülmeyelim diye sunağın yerine çam ağacı dikip, önüne de maketini koymuşlar.

Kale tepesi olarak bilinen Antik Kent, dünyanın en dik tiyatrosuna ev sahipliği yapıyor. Çıkarken zaten hemen anlayacaksınız:) Parşemon kağıdını bulan Bergamalılar ayrıca dönemin en büyük 2. kütüphanesini kurmuşlar. Ayrıca kent içerisinde halen etkileyici bir şekilde sizi karşılayacak üç tapınağın kalıntıları bulunuyor.

Asklepion

Bergama’da görmeniz gereken diğer ören yeri Asklepion. Sağlık Tanrısı Asklepios’a adanan tapınak, MÖ 4. yüzyılda inşa edilmiş en önemli tedavi merkezlerinden biriymiş. Döneminde, “ölümün girmesinin yasak olduğu yer” olarak bilinen Asklepion’da tapınak,tiyatro, kütüphane, uyku odaları, kutsal kaynak ve havuzlarıyla yine büyüleyici bir durak.

25 TL’lik bir giriş ücreti olan Asklepion’a müze kartınızla ücretsiz girebilirsiniz ve mutlaka girmelisiniz. Ören yeri girişinde ilginizi çekiyorsa hediyelik eşya ve atıştırmalık alıp soluklanabileceğiniz bir büfe bulunuyor.

Bergama Köfte ve Çığırtma

Bergama’ya giderken Instagram’dan önerileri istediğimde hemen Bergama köfte ve çığırtma cevabı geldi. Bergama merkezinde Karadut’ta bulunan Altın Kepçe lokantasında köfte ve çığırtma ziyafeti verdik.

Buradan çıkıp hemen karşı yola geçin ve püfür püfür esen Çınaraltı’nda oturup çay veya kahve keyfi yapın. Ayrıca burası Bergama’nın tarihi çarşısı. Eski küçük birkaç dükkan mevcut.

Bonus: Çandarlı’da Deniz Keyfi

Bergama turumuzu tamamladıktan sonra biz sezon açılışı yapmak için Çandarlı’ya geçiş yaptık. Denize girmek isteyenler için Bergama’ya en yakın deniz kıyısı Çandarlı. Ayrıca burası bozulmamış az sayıdaki Ege yerleşimlerinden biri. Aşırı kalabalık sevmeyenlere önerebileceğim Çandarlı’da bir windsurf okulu bile var. Yani Alaçatı ile karşılaştırılamayacak ücretlere windsurf bile öğrenebilirsiniz:) Konaklama için bizim tercihimiz ise eski bir aile pansiyonu olan  Yosun Konaklama. Çandarlı’da az sayıda konaklama alternatifi olduğundan elinizi biraz çabuk tutup hemen yer ayarlamanız önemli.

İzmir çevresinde geç keşfettim yerlerden Ödemiş, Gölcük, Birgi gezi notlarıma da göz atarken İzmir yakını özel kaçamak noktalarınızı benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

1 Yorum

cengiz için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz